Cazibe merkeziyiz ama şımarmayalım...

The New York Times ve İngiliz The Observer’da peş peşe yayımlanan iki yazı, İstanbul’un gerçek bir cazibe merkezine dönüştüğünü tescilledi. İstanbul’un giderek artan popülaritesi tesadüf değil...

Turizm Aktüel Turizm Aktüel 31/12/2019 23:40
Cazibe merkeziyiz ama şımarmayalım...

Mehveş Evin-MİLLİYET

 
Evet, bu şehri hâlâ çok hor kullanıyor, kıymetini bilemiyoruz. En güzel köşelerine sızıp, bina üzerine bina patlatıyoruz. Toplu taşımada atılan onca adıma rağmen trafik çilesi bitmiyor. Haydarpaşa Garı’nda yaşanan felaket gibi, en değerli tarihi varlıklarımızı, işinin ehli olmayanlara teslim edebiliyoruz. Tüm bu olumsuzluklara rağmen İstanbul’un yükselişi sürüyor.
 
Yeni yılın ilk günü, yabancı bir arkadaşımızı gezdirirken bir kez daha doğup büyüdüğüm şehre hayran oldum. Cihangir’den Sultanahmet’e yürürken, şehrin büyüsünün ruhundan, enerjisinden kaynaklandığını konuştuk. Peki bu ruh, neden şimdi keşfedildi?

 

Enerjinin kaynağı ne?

 
1) Tarihi, doğal ve kültürel güzellikleri korumayı, restore edip ortaya çıkarmayı eskisinden daha iyi beceriyoruz. Parklarımız daha düzenli, sokaklarımız daha temiz. Bunda sadece belediyelerin değil, insanımızın şehirli olmayı öğrenmesinin de payı var.
 
2) İstanbul’un hizmet sektörüyle hiçbir kent yarışamaz. Ne Avrupa, ne Amerika’da böyle becerikli ve hızlı çalışan garson, kasiyer, barmen, işletmeci bulamazsınız. Avrupa’nın en havalı kentinde bir cafede sipariş verince sinir krizi geçiren bir gruba rastlarsanız, bilin ki onlar Türk’tür. Çünkü en sıradan mekânda bile hizmetin, güleryüzün en alasına alıştık!
 
3) 10 yıl önce İstanbul’da arabasız yaşam bir çileydi. Şimdi de öyle, ama mis gibi bir metromuz, tıkır tıkır işleyen vapurlarımız var. Turist, taksiye mahkûm değil.
 
4) Bir zamanlar göçmenlere burun kıvrılırdı. Ancak Anadolu insanı, bu şehrin enerjisine çok şey kattı. Kapağı İstanbul’a atan genç insanlar, girişimci ruhun gerçek temsilcileri. Ailelerinden kalma mirasla yaşayan, ne iş yaptığı belirsiz rantiye İstanbullular ise birer süs eşyası.
 
5) Hep “İstanbul’un gece hayatıyla kimse yarışamaz” derdik, artık dünya da bunu görüyor. Sadece gece hayatı mı? O kadar çok cafe, restoran, büfe, dükkân, sanat galerisi açılıyor ki İstanbullular bile bu hıza ayak uyduramıyor. Sokaklar, alışveriş merkezleri her kesimden insanla dolu. Bir rivayete göre sadece Beyoğlu’na günde 1 milyon insan girip çıkıyor!

6) İster kabul edin, ister etmeyin... Avrupa 2010 Kültür Başkenti reklamları, Türkiye’nin son dönemde yaptığı tanıtımlar, hatta THY’nin uluslararası reklam bütçesinin de bu başarıda payı var.

 
Dış göç gelecek...
 
Bardağın dolu yanı böyle. Önümüzdeki yıllarda İstanbul, turist destinasyonu olarak daha da büyüyecek. Hatta dışarıdan göç alan bir şehre dönüşecek. Şımarmayıp, elimize geçen bu şansı korumanın, şehri geliştirmenin yollarını tartışalım.
 
1) Geçen yıl Taksim ve Sultanahmet taksicilerinin nasıl turist kazıkladığını bizzat test edip yazmıştım. Taksiciler, işi gurbetçileri kazıklamaya kadar götürerek şehre büyük zarar veriyor. Bu rezalet, ancak kazıkçıların elinden lisansını alarak, GPS sistemiyle nerelere gittiğini takip ederek son bulur. Hâlâ ciddi bir çalışma yok.
 
2) İstanbul, AKM kapandığından beri öksüz. Pek çok oyun, gösteri, sırf yeterince büyük ve donanımlı sahne bulunamadığından açılamıyor. AKM’nin yenilenme projesi bir an evvel tekrar gündeme getirilmeli ve bu güzel mekân İstanbullulara geri kazandırılmalı.
 
3) Girişimci ruh, şahane mekânlar, hizmet kalitesi diyoruz. Fakat alkollü içki, menüde fahiş fiyatlarla satılıyor. Özellikle şarapta. Hayır, tek nedeni yüksek vergiler değil. Restoran sahipleri, üreticiden üçe aldıkları şarabı otuza satıyor. Şarap kazığı sürdükçe, turistin yeni ve güzel ürünleri satın alması, sektörün gelişmesi engelleniyor.
 
4) THY’nin müthiş sponsorluk atakları ve kabiniçi hizmetine diyecek laf yok. Ancak iş, 45 dakikalık yolculukta somonlu salata vermekten ibaret değil. Rötarlar çığrından çıkmış vaziyette. THY’de ciddi bir “şikâyet hattı” eksikliği var.   
 
5) İnşaat sektörü aldı başını gitti, kontrolsüzce. Kentsel dönüşüm adı altında şehir “ruhsuzlaşma” tehlikesi de yaşıyor. Şehir dışındaki gecekondular, karaktersiz uydukentlere çevriliyor.
 
6) İki yılda Marmaray’a kavuşacağız. Ancak 3. köprü gündemde. Yeri, “büyük ekonomist, mimar, şehir planlamacısı, ulema“ kişi tarafından işaret edildi. Tamam, belki üçüncü köprü şart... Ama köprü bizde rant, çevre kıyımı demek. Ne yazık ki ağaç nakli gibi muhteşem önerilerle bu işler olmuyor!

 

Mehveş Evin

[email protected]

 


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.