Neden Antakya?

Sevgili Turizm Aktüel okurları, yeni yazımda sizlerle, 04-05 Kasım 2017 tarihleri arasında yaptığım Antakya gezimi ve izlenimlerimi paylaşacağım.

Alpaslan Arik Alpaslan Arik 16/12/2017 15:47
Neden Antakya?

Yazının başlığını, Neden Antakya? diye yazdım. Her gezi ve turistik seyahat için olağan bir soru vardır. Neden? İnsanların seyahat ettikleri yerleri tercih ve sıralamalarında kendilerine göre bir nedeni vardır. Oysa Antakya ya vardığımda kendime sorduğum soru Antakya’ ya neden geldiğim değildi. Neden şimdiye kadar gelmediğimdi. Kısaca Antakya’ ya neden geldiğinize cevap aramıyorsunuz. Neden gelmediğinizi sorguluyorsunuz.

Ben çokça cevap sıralamaya kalkıştım; ancak görseline, lezzetine, keyfine doyulmaz sofrada ilk lokmam tüm geçersiz ve anlamsız cevaplarımın intikamı olarak ağzımın payını verdi. Küçük, yeşil, kurnaz, albenisi yüksek Sivri Biber haddimi bildirdi.

Fazla lafa gerek kalmadan… Yediğin içtiğin senin olsun, gezdiğin gördüğün yerleri anlat…. derler ya, ben öyle yapmak niyetinde değilim. Antakya’da öyle anlatılmaz. Ben de öncelikle yemekle başlıyorum.

Antakya’da yemek-içmek bir kültür, bir yaşam biçimi, bir iddia, keyif ve lezzet demektir. Bir çok kültürün bir araya gelmesi ile oluşan yeme-içme çeşitliliği yanında birde bunların sunumu var ki, sanırım lezzet ve keyif almayı taçlandıran da budur. Güler yüz, samimiyet, yardımseverlik, ikram, memnun etme çabası. Tüm bunları görüp yaşadıktan sonra, sorulan soru, “Neden şimdiye kadar gelmedim?” Makul bir cevap veremeyince de küçük, yeşil, kurnaz, albenisi yüksek Sivri Biber ilk anda insana haddini bildiriyor.

Antakya yemeklerini saymakla bitmez, tadı anlatmakla anlaşılmaz. Ama sözün başında yediğim-içtiğimi anlatmak iddiası olunca, birazcık da olsa izah etmek gerekir.

Restoranların menüsünde rastlayabileceğiniz soğuk, ara sıcak mezelerin yanında ana sıcaklar da tadına doyum olmaz lezzette ve çoğunluktadır. Malzemesi, yapılışı, sunumu, tadı ve lezzeti Antakya’ya özgüdür. Başta yöreye özgü Çiğ Köfte, İçli Köfte, Cevizli Ezme, Peynir, Yoğurt, Humus, Salata, Oruğ, Pilav Çeşitleri, Ali Nazik, Kıymalı Kebap Çeşitleri, Kuşbaşı, Kazbaşı, Kavurma Çeşitleri, Tepsi Kebabı, Sebzeli Kebapları, Sini Kebabı ile tatlı olarak, Künefe, Peynirli İrmik Tatlısı, Kabak Tatlısı, Kül Tatlısı ve Kadayıf.

Antakya’da kahvaltı ayrı bir lezzet şöleni. Vazgeçilmezleri muhammara, mutlaka tadılması gerekenlerden, beyaz tereyağı, kaymak, ev reçelleri, yöresel zeytin ve Peynir çeşitleri .

Antakya’ ya özgü içecek olarak, Antakya Sıkma Nar Suyu, Şalgam, Fesleğenli Ayran, Zahterli Dağ Çayı, Zencefilli Zahter Çayı, Kahve çeşitleri, Latakya Şerbeti, Kızılcık Şerbeti, Gül Şerbeti, Demirhindi Şerbeti yanında özgün şaraplarını da tatmak mümkündür.

Her bir yiyecek-içecek özgün tat ve lezzettedir. (Adını unuttuklarımın affına sığınıyorum. Umarım bir daha gidişimde adını unuttuklarım hesabın sormaz bana. 600 çeşit yemek iddiası karşısında kısa kesmekte yarar var.)

Kısacası UNESCO, Yaratıcı Şehirler Ağı’na Gaziantep’ten sonra Antakya’yı da dahil etmiş oldu.

Antakya, Hatay ilinin nüfus bakımından en yoğun ilçesidir ve Hatay ilinin büyükşehir olmadan önceki merkezidir. Hatay Büyükşehir, Antakya Belediyesi ve Defne Belediyesi olarak ayrılmıştır. Ortasından Asi Nehri geçmektedir. Antakya’yı anlatırken Defne yöresinin de tamamlayıcı fakat ayrı bir yeri vardır.

Antakya’nın lezzetlerinden bahsettikten sonra ,gezilecek ve görülmesi gereken yerlerden kısaca bahsetmek gerekirse;

  1. a) Habib-i Neccar Camii: Görülmeye değer yapısı ile birlikte anlatılan geçmişine ilişkin bilgiler gösteriyor ki; dinlerin kesişme noktasıdır. (Yahya, Yunus ve Şem-un Sefa’nın... Yabancı kaynaklarda bu isimler Yuhanna, Pavlus ve Petrus olarak geçer…. Kabirleri bulunmaktadır)  

Farklı dinlerin, dillerin, ırkların, mezheplerin kardeşçe yaşadığı bu şehirde Habib-i Neccar Camii hoşgörünün, kardeşliğin merkezidir.

  1. Pierre Kilisesi: Hıristiyanlık dininin, İlk dini toplantısının yapıldığı bu kilisede cemaat ilk kez Hıristiyan adını almıştır. Hıristiyanlık dininin ilk kilisesi olarak bilinir.
  2. Hatay Arkeoloji Müzesi: Dünyanın ikinci en büyük mozaik eserleri koleksiyonuna sahiptir. Ayrıca antik döneme ait eserler sergilenmektedir.
  3. Defne Koruluğu (Harbiye): Şehir merkezine 8 km. mesafededir. Zeus'un oğlu ışık tanrısı Apollon, ile Daphne arasındaki efsane ile anılan şelale yeşillikleri ile gezilmeye, görülmeye değer bir yerdir.
  4. Aziz Pavlus Ortodoks Kilisesi: İbadete açık ,ziyarete kapalı. Dışardan da olsa görülmeye değer, eski şehir merkezinde bir yerdir.

Ayrıca, Eski Antakya, Uzun Çarşı, Tıbbi Ve Aromatik Bitkiler Müzesi, Ulu Camii gibi merkez yerleşimde olan turistik ve tarihi yerler yanında, yakınlarında bulunan; Vakıflı Köyü, Titus Tüneli, Beşikli Mağara, Bakras Kalesi gibi yerleri de gezip görmek mümkündür.

Antakya’da (şehir içi) gezilecek yerler için ulaşım oldukça kolay ve rahattır. Toplu taşıma olarak Minibüs, Belediye Otobüslerini kullanmak veya Özel olarak araç kiralama veya taksi ile ulaşımı sağlamakta mümkündür. Ulaşım ücretleri büyük şehirlere oranla daha hesaplıdır. Antakya merkez de trafik ve park yeri bulmak, zaman zaman sıkışıklık yaşatsa da, insanların yardımseverliği ve anlayışı ile hızla atlatmak mümkün oluyor.

Özellikle eski Antakya bölgesinde yemek, konaklama ve akşam dinlenmesi için önceden yer ayırtmak gerekir. Eski konaklardan butik otel ve restoran olarak kullanılan mekanlar doyumsuz keyifli yerler haline getirilmiştir.

Nezih ortamlar, samimi ve bilinçli işletmecilikle birleşince tekrar tekrar gitmemek için de Neden kalmıyor.

Not: Antakya hakkında yaşadıklarımı, gezip, gördüklerimi, mislisi ile pekiştiren, konuksever Jasmin Konak Butik Otel – Yılmaz Kartal ve Ailesine ayrıca teşekkür ediyorum.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.