DUPNİSA - KIRKLARELİ

Ceren Ersöz Ceren Ersöz 31/12/2019 23:40
Okulda bitirme projesi için araştırma konusu olarak “Türkiye’de Mağara Turizmi”ni seçmiştik grubumuzla. Bu durumda İstanbul’a yakın ve görülmeye değer olan Dupnisa mağarasını incelemeyi tercih ettik. Araştırmamız esnasında Dupnisa’yı da ziyaret ettik ve onun güzelliği karşısında hayrete düştük.

 Kırklareli’ne gitmeden önce Türkiye’deki mağara turizminin durumunu ve artılarıyla eksileriyle mağara turizmini genel olarak ele aldık. Mağara turizminin en büyük faydası, eğitim amaçlı ziyaretlerle insanı doğaya yaklaştırmak. Buna ek olarak bu turizmden doğan ekonomik getiriyi de sayabiliriz. Mağara turizminin en sorunlu yönü ise mağara içindeki ekosisteme zarar vermeden aktiviteler düzenleyebilmek. Mağaranın içinde yapılan her değişim (ışıklandırma, merdiven monte etme, sarkıt ve dikitleri sökme ya da suyun yönünü değiştirme vb.) havadaki karbondioksiti ve ısıyı değiştiriyor. Bunun sonucunda da içeride yaşayan çeşitli mikroorganizmalar, yarasalar, böcekler ve balıklar yoğun ziyaretler sebebiyle ya mağarayı terk ediyor ya da yok oluyor.

Dupnisa’ya gittiğimizde ise araştırdıklarımızdan başka bir tablo çıktı karşımıza. Avrupa’nın en büyük ekosistemi olan ormanlarla kaplı bir araziyle karşılaştık önce. Demirköy ilçesinden Dupnisa’nın bağlı olduğu Sarpdere’ye gittik. Sarpdere’nin hemen yanında, tertemiz suyu akan derenin kenarından ilerlediğimizde ise Dupnisa’ya vardık. Dupnisa’daki yarasalar mağaranın belli dönemlerde kapalı kalmasıyla korunuyordu. Çevresel kirlilik ya da bir bozulma görünürde yoktu. Mağara ziyarete uygun hale getirilmişti. Ancak, bu mağara sayesinde oluşmuş turizm aktivitesi yoktu. O yüzden bizi şaşırtan durum Dupnisa’nın ve doğanın güzelliğinden ziyade bunca güzelliğe sahip olan yöre halkının yoksulluğu ve çaresizliği oldu.

Sarpdere’de ve Batı Trakya’nın genelinde olan gençlerin büyük şehirlere göç etmesi, halkın ormancılıktan başka bir iş yapamaz hale gelmesi, bölgede turizmin potansiyelinin çeşitli sebeplerle kullanılamaması gibi etmenlerle halk fakirleşmişti. Orada bulunan Doğal Yaşamı Koruma Derneği’nden (DAYKO) bazı yetkililer halkın fakirliğinin yanında taş ocakları faaliyetlerinin başlatılması ve Trakya’da günden güne artan ağır metallerin derelere atılmasıyla oluşan çevre kirliliğiyle de olan mücadelelerini anlattı. Bütün bunlar, Dupnisa’nın arkasındaki gerçeği ortaya koyuyordu.

Sarpdere’de Hiç müşterisi olmayan Dupnisa pansiyonu (gelenler kalmıyor ya da kamp yapıyor), bir tane bakkal ve mağaranın yanında minik bir büfeden başka hiçbir şey yoktu. Yine de doğasının bozulmamış olması beni mutlu etti. Belki ileride yapılacak olanlar daha iyi olacak yöre halkı için. Doğa’ya zarar vermeden oluşturulabilecek turizm aktivitelerini kafamızda kurmaya başladık dönüş yolunda. “Keşke elimizde Dupnisa Hatırası yazan bir magnet olsaydı, baktıkça bu güzel ziyaretimizi hatırlardık” diye düşündük.


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.