Çocukluktaki Hayallerimizin Denizi: PAYAS

Geçtiğimiz günlerde Ankara’da açılan TravelExpo’daki Hatay standından aldığım broşürleri incelerken, Payas tatil beldesiyle ilgili bölüm beni geçmişe götürdü.

Adil Çulhaoğlu Adil Çulhaoğlu 31/12/2019 23:40
Çocukluktaki Hayallerimizin Denizi: PAYAS

Adil Çulhaoğlu

Çocukluk ve lise yıllarımın geçtiği Kadirli’de, sıcak yaz günlerinde büyüklerimizden duyduğumuz kıyı kasabalarından en yakınımızda olan Payas'ın denizine gidebilmek, henüz 'tatil ' kavramıyla tanışmayan bizler için denize bir kez girip çıkmak olarak hayallerimizi süslüyordu.

Komşularımızın Traktör römorklarıyla Toprakkale üzerinden kestirme yollardan gidip geldiğini duyduğum, ama bir türlü denk gelip de römork yolculuğu yapamadığım Payas’la, 70’li yıllarda babamın bizi götürmesiyle tanışabilmiştim.

Ovalık Kilikya’nın en doğusundaki son noktasında yer alan, İskenderun Körfezi ve Amanos Dağları arasında 8 km’lik bir alana yayılan Payas Ovası’nda yer alan şehrin adı Baias’ten geliyor. Bronz çağından,  Hitit, Roma, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden izler taşıyan Payas, Cumhuriyetin kurulmasıyla Adana’ya bağlı bir kasaba iken, 1939 yılında Hatay’ın Anavatana katılmasıyla, Hatay’a bağlanmış ve 2013’te ilçe olmuş.

Ünlü tarihçi Strabon  Payas’tan bir demirleme yeri olan kasaba diye bahseder.  Payas, tarihin akışını değiştirdiği kabul edilen M.Ö 333 tarihindeki Makedon Kralı Büyük İskender(Aleksandros) ile Pers Kralı  III.Darius arasında  İssos Savaşının Deli Çay (Payas Çayı ) geçtiği Payas Ovasında yapılmasıyla ünlenmiş. Darius’un savaşı kaybetmesiyle, İskender Hindistan’a kadar uzanmış. Bir yandan Mezopotamya’dan gelen İpek Yolunun Akdeniz’e bağlandığı nokta olması, diğer yandan İstanbul’u Ortadoğu’ya ve Hicaz’a bağlayan güzergâh üzerinde yer alması, Payas’ın tarih boyunca önemli olmasını sağlamış.

Türkiye’nin en büyük Kervansarayı olarak kabul edilen Sokullu Mehmet Paşa Kervansarayı 1574 tarihinde Mimar Sinan tarafından 12.500 m2lik bir alana yapılmış, Camii, Medrese, Hamam ve 48 dükkanlı Bedesteniyle Payas’ın en önemli yerlerinden biri. Kervansarayın zamanının bir zeytin bahçesi içerisine yapılması nedeniyle, Padişah II.Selim’in talimatıyla bahçedeki en yaşlı zeytin ağacı koruma altına alınmış ve günümüze kadar gelmiş.

Günümüzde Kervansaray’ın Payas Belediyesi, hizmet binası olarak kullanılması bana yurtdışında rastladığım şato ve sarayların, eski binaları korumak adına, aynı amaçla kullanıldığını hatırlattı ve örnek alınması gereken bir uygulama olarak paylaşmak istedim. 

Denizden 700 m. uzakta iç kısımdaki Kervansarayın karşısında yer alan, etrafı su hendekleriyle çevrili 8 kuleli Kale, haçlılar döneminden kalma ise de,1567-1571’de Osmanlılar tarafından yeniden inşaa edilerek kullanılmış, ortasında avlu, depo ve odalar ve mescit bulunuyor.

Vatan şairi Namık Kemal de Kıbrıs’a sürgüne gönderilmeden önce, karakol ve hapishane olarak da kullanılan Payas kalesinde, bir süre kalmış.

Şehrin dikkat çeken diğer bir yapısı ise 16.yüzyıldan kalma Cinli Kule diye bilinen gözetleme –karakol kulesi olarak hizmet eden kule, önündeki upuzun sahile ve Akdeniz’e doğru enfes bir manzaraya sahip.

Yıllar önce, sahilde kurduğumuz çadırda birkaç gün denizinde ‘çimdiğimiz’; gördüğümüz birkaç eski yapı kalıntısının o zamanki ilk gençlik çağımızda oluşumuzdan olsa gerek benim ilgimi çekmediğini hatırladığım şehrin, bu zengin tarihini, Çınarlık ve Fındıklı Yaylaları, akarsu ve dereleriyle doğasını, tatil atmosferini yaşamak ve çocukluğumun anılarını tazelemek için bu yıl Payas’a’ tatile’ gitmeye karar veriyorum. 

Fuarda aldığım broşürleri inceledikten sonra aldığım bu kararı, yörelerin kendilerini tanıtmak için bu tür etkinlikleri ihmal etmemeleri gerektiği yönünde bir tespit olarak da aktarmak istiyorum.

Yayın Yönetmenimiz Hasan Beye Rahmet, başsağlığı ve sabır dileklerimi yinelemek istiyorum. 

Fotoğraflar için Payas Belediyesine teşekkürlerimi s


Önemli haberleri kaçırma!

E-posta bültenine abone ol:

Merak etme spam mailler gelmeyecek.